ܝܘܣܦ
وداعًا لعام 2022

وداعًا لعام 2022

نحن البشرمرتبطون بخيوط الحياة الروحية غير المرئية.

يجب أن نكون حريصين على عدم قطع هذه الحبال وجعلها قوية.

تمامًا كما “أنت” فيي قيمة، كذلك “أنا” فيك.

إن “النحن” في نفس الوقت  ذات قيمة مماثلة.

لذلك “أنت” يجب أن تقدرني و”أنا” يجب أن أقدرك.

دون إهمالنا. دون أن ننسى الأخلاق والفضيلة.

الشيء الرئيسي هو التعاطف.

هو جعل الحياة أسهل …!

لخدمتك وخدمتنا ..!

هكذا نجحوا.

والذين بلغوا، بلغوا الأدب والأخلاق.

ليس بالسيطرة والاستغلال.

مع الحب والاحترام ..

بروح التعاطف الاجتماعي والرحمة ..

برؤية وقبول الآخر كنفسه …!

من خلال استيفاء متطلبات هذا …..!

وعلى العكس من ذلك، يُقال إن المواقف غير المتوافقة وغير المرنة مع هذه المعاني هي “الحياة المملة والمزعجة”.

علينا تطوير السلام والضمير والإخلاص والإنصاف ومحبة الحياة والمسؤولية والولاء والاحترام والحكم والتفاعل والعلاقات التحويلية، بكلمة واحدة، عقلية ديمقراطية، في ممارستنا وفي مجال نفوذنا، حتى لا يعانوا من التعب والنكسات.

هذا واجب إنساني باسم الكرامة الإنسانية المقدسة …

بهذه الأفكار، أتمنى للجميع أن تغمرهم  النعم والرفاهية  2023.

عسى أن يكون التفاهم والسلام رفيق العام الجديد.

مع كل احتراماتي

  يوسف بختاش

رئيس جمعية الآداب واللغة السريانية. ماردين

ܝܘܣܦ
2022 Yılını Uğurlarken

2022 Yılını Uğurlarken

Biz insanlar, hayatın görünmeyen ruhani ipleriyle birbirimize bağlıyız.

Bu iplerin kopmamasına ve sağlam olmasına dikkat etmeliyiz.

BEN’deki “SEN” değerli olduğu kadar, SEN’deki “BEN” de değerlidir.

BİZ’deki “BİZ” de o derece değerlidir.

O halde “SEN” bana, “BEN” de sana değer vermeliyim.

Biz bizi ihmal etmeden. Ahlak ve erdemi unutmadan.

Esas olan empati yapmaktır.

Hayatı kolaylaştırmaktır.

Sana ve Bize hizmet sunabilmektir.

Başaranlar, bu şekilde başardı.

Ulaşanlar, adap ve edeble ulaştı.

Tahakküm ve sömürüyle değil.

Sevgi ve saygıyla..

Sosyal empati ve şefkat ruhuyla..

Bir başkasını kendisi gibi görmek ve kabullenmekle…!

Bunun gereklerini yerine getirmekle…..!

Bu anlamlarla hemhal olmayan ve esnek olmayan tersi durumlar için “Hayat usandırır ve uslandırır” denilir.

Usanmalara ve uslanmalara uğramamak için pratiğimizde ve etki alanımızda, barışı, vicdanı, vefayı, hakkaniyeti, yaşam severliği, sorumluluğu, sadakati, saygıyı, yönetişimi, etkileşimi, dönüştürücü ilişkileri, tek kelimeyle demokratik zihniyeti geliştirmek zorundayız.

Bu da kutsal insan onuru adına insani bir yükümlülüktür…

Bu düşüncelerle, 2023 yılının akışı içinde herkese bereketler ve esenlikler dilerim.

Sağlık, anlayış ve huzur yeni yılın yoldaşı olsun.

Saygılarla..

Yusuf Beğtaş

Süryani Dili-Kültürü ve Edebiyatı Derneği Başkanı / Mardin

ܝܘܣܦ
Ruhun Parıltısı

Ruhun Parıltısı

İnsanın doğruyu bulmasında ve kendini gerçekleştirmesinde ‘kendini bilmek ve kendini tanımak’, kritik öneme sahiptir. Bilmek daha genel, tanımak ise kişiye özeldir. İnsanın önce kendini tanıması, sonra da tanıdığı kendisini bilmesi gerekir. Aziz Mor Antunius (251-356) ‘‘Allah’ı bilmek için önce kendini bilmelisin’’ diyor.

Kendini bilmek, davranışlarının farkında olmak, aydınlanmayı ve bilinçlenmeyi de içeren bir özdenetim ruhunda ilerlemek demektir. Bu nedenle kendisini, yani kendi düşüncelerini, hareketlerini, önyargılarını, tutumlarını, öz benliğini bilip kendini kontrol eden kişi, yaptığı her şeyin sorumluluğunu üstlenmiş demektir. Bu da, denge yolunda iyiye, doğruya, güzele doğru gidiştir. Bu gidişte özgürlük, ahlaktır. Ahlak da sorumluluktur. Ama ahlakın ölümü, bu gidişi tehdit eden en büyük tehlikedir. Çünkü doğru hayat, doğru yoldan ve doğru ahlaktan geçer.

Ünlü bilim insanı Farabi (870-950) bu bağlamda şöyle der: ‘‘Önce doğruyu bilin, ancak doğru bilinirse yanlış da bilinir; önce yanlış bilinirse doğruya hiçbir zaman ulaşılmaz.’’ 

Doğru, insanı ilgilendiren çok derin bir konudur. Ancak kültür, doğruya ulaşma konusunda ahlak ve erdeme kapı açan bir anahtardır. Ama içeriye girmek tercihe bağlıdır. O kapıyı herkes kendisi açmalıdır. O içsel kapı açılmadan insanın algı filtreleri berraklaşmıyor. Algı filtrelerindeki pürüzlerden (veya kirlerden) ve algılama seviyesinin düşük olmasından dolayı hakikat/hayat olduğu gibi değil, bölük pörçük görülmektedir.

Bunun farkındalığına varan insan, sorumlu düşünceye sahipse, kendisini muhakkak içsel bir yolculuğun içinde bulur. O yolculukta ‘ikinci doğum’ denen anlamla tanışır. Bu tanışmayla, kalitenin niteliği, düşünceyle ilişkili olduğunu anlar. Bu da insandaki samimiyet ve içtenlik oranına göre anlam kazanır. Bu anlamada, dürüstlük, içtenlik demektir. İçten / samimi insan iyilik sevendir. Gelişimi ve kaliteyi esas alan ikinci doğuş olmadan iyiliği ayakta tutan samimi ve hakiki hayat ortaya çıkmaz.

İkinci doğuş veya yeniden doğmak; ezbere dayalı yerleşik algıları dönüştürmek, alışılmış kalıpların dışına çıkmak, içsel perdelerden ve maskelerden kurtulmak, farkındalıkla başlayıp; iç ve dış çatışmalarla geçen, yorucu, zaman zaman da can yakan çetin bir süreçtir.

Yüksek basınca uğrayan kömür elmasa dönüşür. Acıların yüksek basıncı da insanın kalitesini ortaya çıkarır.

Elmasını üzerini kaplayan kalın çamur tabakasını sıyırmadan onun (yani elmasın) parıltısını yakalamak mümkün değil. Aynı şekilde RUHUN parıltısını yakalamak için de onun üzerini kaplayan bencilliğin kalın çamur tabakasını sıyırmak gerekir. Hakiki yaşam için bu bir tercih değil, bir zorunluluktur.

Evet, yaşamak için sevginin hayati tohumuna ihtiyaç var. Ancak bu tohumun meyvesi düşünce olursa, olabilirse, çoğalma, ayakta kalma, dönüşüm ve gelişim mümkün olur.

Ancak geçmişten ders çıkarmak ve eski tutumları tekrarlamamak icap eder. Yapılanlara dikkat etmek gerekir. Çünkü gelecek, bugünün nasıl değerlendirildiğine göre şekillenecektir. Kişilerle birlikte sorumluluk taşıyan kurumların etkinliği, bu hedefe dönük bir çaba içeriyorsa, hedefin gerçekleşme şansı yüksektir. Aksi takdirde hayal kırıklığı kaçınılmazdır. O halde toplumsal konularda duyarlı davranmak, uzun vadeli kazancı gözeten diğerkâmlığın vazifesidir. Bu vazifenin ifasında, madde, manayı desteklemelidir. Akıl bilgisiyle, ruh da sevgisiyle iş başında olmalıdır.

Yusuf Beğtaş

Süryani Dili-Kültürü ve Edebiyatı Derneği Başkanı / Mardin

ܝܘܣܦ
Yaşam Gemisi

Yaşam Gemisi

Dünya hayatı tıpkı bir deniz gibidir. Yaşam da, bu denizde seyrüsefere çıkmış bir gemiye benzer.

Bu deniz çoğu kez dalgalı ve çalkantılıdır. Seyrüseferi olumsuz etkileyen çalkantılar ve dalgalanmalar kaçınılmazdır. Öyle ama öyle gemi(ler) denizde ilerlemek zorundadır.

Ancak kaptanla birlikte seyrüseferde en önemli belirleyici etken yön ve hızdır. Günümüzde hız ve yön (pusula) yerini uydu vasıtasıyla teknolojik donanımlara ve aygıtlara bırakmıştır.

Yaşam denizinde hızın ve yönün belirlenmesi içsel donanımlara yani sahip olunan ahlak ve erdeme bağlıdır. Dolayısıyla sağlıklı bir seyrüsefer için ‘‘ahlak ve erdem’’  gemisine binmek şarttır. Başka türlü çalkantılı ve dalgalı yaşam denizine açılmak ve ilerlemek çok meşakkatlidir. Çok yorucudur, zordur.

Ahlak ve erdem gemisine binen insan, iyi bir kaptan olur. Hızını denizdeki çalkalanmalara ve dalgalanmalara göre ayarlar. Hız ayarlamasını iyi yaptığı için rotası şaşmaz.

Denizde can simidi, can güvenliğini sağlayan en önemli deniz araçları arasında yer alır. Bu nedenle her teknede, her vapurda, her gemide ve diğer deniz araçlarında bulundurulması zorunludur. Çünkü boğulma tehlikesinden kurtarıyor.

Can simidi boğulmak üzere olan kişiyi nasıl su üzerinde kalmasını sağlıyorsa, aynı şekilde yaşam denizinde dalga kıran işlevi gören hikmet, saygı, sevgi, anlayış, tevazu, nezaket, kibarlık, değer verme, şefkat, diğerkâmlık, bağışlama da insanı yaşamın hakikatinde (rotasında) tutar. Can simidi denizde can güvenliğini sağlayan en önemli yoldaştır. Bu nedenle yaşamın hangi alanında aktif hizmet (veya iş) yapılıyorsa yapılsın, esenlik limanı için hakikatin ahlaki donanımlarından beslenmek zorunludur.

Zihin ve ruh dengesi oluşmadan yaşam gemisinde bu ahlaki donanımlardan beslenmek çok yorucudur. Hakiki rotayı takip etmek zordur.

İyi niyet ve düşünce gibi iki önemli güç bir araya gelirse, yaşam gemisinde seyrüsefer ve hakiki rotanın takibi kolaylaşır.

İyi niyet, ruhsaldır. Düşünce zihinseldir.

İnsanın ruhu negatiften arınmadıkça, yaşam denizinde en güzel düşünce bile kirlenir. Art niyetin (kötünün) etkisi altına girer.

Hakiki rotayı takip etmek için sadece düşünce yetmez. Esas ve belirleyici olan iyi niyetten beslenen düşüncedir. Ve bu samimi düşünceden doğan pratiktir.

Dolayısıyla hakiki rotayı takip etmek için düşünce mutlak surette iyi niyetle birleşmelidir. Sömürüye-istismara mahal vermeden düşünce ve iyi niyet, güç birliği ve sinerji yaratmalıdır.

Evet, yaşamak için sevginin hayati tohumuna ihtiyaç var. Ancak bu tohumun meyvesi iyi niyete dayanan düşünce ve sorumluluk olursa, olabilirse, ayakta kalma, çoğalma ve dönüşüm mümkün olur.

Yusuf Beğtaş

Süryani Dili-Kültürü ve Edebiyatı Derneği Başkanı / Mardin

ܝܘܣܦ
ܫܘܼܟܳܢܐ ܕܣܦܪܝܘܼܬܐ ܕܫܢܬ 2022

ܫܘܼܟܳܢܐ ܕܣܦܪܝܘܼܬܐ ܕܫܢܬ 2022

 ܪܒܢܐ ܡܝܩܪܐ ܡܠܦܢܐ ܐܣܥܕ ܨܘܡܐ܆ ܪܝܫܢܐ ܕܣܝܼܥܬܐ ܕܦܘܪܥܢܐ ܕܐܪܡ.

ܥܡ ܫܪܟܐ ܕܗܕ̈ܡܐ ܘܡܕܒܪ̈ܢܐ ܢܨܝܼ̈ܚܐ ܘܰܙܡܝ̈ܢܐ ܡܛܝ̈ܒܐ ܡܝܩܪ̈ܐ.

 ܥܡ ܫܠܡܐ ܘܚܘܒܐ ܘܐܝܩܪܐ ܐܳܡܰܪ ܐ̱ܢܐ:

ܗܿܝ ܕܫܰܪܝܪܐ܆ ܐܬܥܰܙܙܰܬ ܪܘܼܚܝ ܘܰܥܫܶܢ ܣܰܒܪܝ ܘܝܶܪܒܰܬ ܦܨܝܼܚܘܼܬܝ ܒܐܓܪܬܟܘܢ ܕܡܰܘܕܥܐ ܗ̱ܘܬ ܕܠܡ «ܣܝܼܥܬܐ ܕܦܘܼܪܥܳܢܳܐ ܕܐܪܳܡ» ܦܶܣܩܰܬ ܕܬܶܬܶܠ ܦܘܼܪܥܳܢܗܿ ܫܰܢ̱ܬܳܢܳܝܐ ܕܰܫܢܰܬ 2022 ܐܝܟ ܝܰܕܥܳܐ ܕܐܝܩܪܐ ܘܪܘܼܡܪܳܡܳܐ ܠܣܶܦܪܳܝܘܼܬܐ ܕܟܬܳܒܝ ܣܘܪܝܝܐ: «ܛܰܣܪܳܪܐ ܘܒܘ̈ܝܐܐ ܕܣܰܒܪܐ». ܗܢܐ ܕܒܥܰܡܠܐ ܪܒܐ ܐܬܦܪܶܣ ܫܢܬ 2021  ܐܝܟ ܦܐܪܐ ܟܬܝܼܒܬܳܢܳܝܐ ܕܚܶܒ̈ܠܐ ܬܰܙܝ̈ܙܶܐ ܘܐܘܼܟ̈ܦܳܢܐ ܥܰܙܝ̈ܙܶܐ ܡܦܰܪ̈ܕܳܢܐ ܕܫܶܢܬܐ.

ܣܳܒܰܪ ܐ̱ܢܐ܆ ܕܐܢ ܠܐ ܡܰܡܠܶܟ ܗ̱ܘܐ ܣܘܼܟܠܳܐ ܣܦܝܼܪܐ ܕܗܿܘ ܡܐ ܕܟܶܬܒܶܬ ܘܦܶܪܣܶܬ܆ ܠܐ ܢܳܨܚ ܘܐܦܠܐ ܢܳܨܦ ܗ̱ܘܐ ܩܳܠ ܨܰܘܬܐ ܕܰܟܬܳܒܐ ܗܢܐ ܒܰܦܢܝܼܬܟܘܢ. ܘܠܐ ܡܰܩܢܐ ܗ̱ܘ ܦܝܳܣܐ ܠܨܶܒܝܳܢܟܘܢ ܥܕܡܐ ܠܗܝ ܕܬܟܬܒܘܢ ܘܬܐܡܪܘܢ: «ܐܰܘܣܶܦ ܦܳܣܘܿܩܳܐ ܚܰܕܬܐ ܠܬܰܫܥܝܼܬܐ ܕܣܶܦܪܳܝܘܼܬܢ ܣܘܼܪܝܝܬܐ ܐܪܳܡܳܝܬܐ ܕܳܪܳܢܳܝܬܐ.» ܦܨܝܼܚ ܐ̱ܢܐ ܕܰܫܦܰܪ ܠܨܒܝܢܟܘܢ ܘܐܬܩܰܒܠ ܡܢܟܘܢ. ܘܒܗܕܐ ܚܳܫܒ ܐ̱ܢܐ ܕܰܚܢܺܝܼܬ ܠܢܝܼܫܐ. ܡܛܠܗܕܐ ܡܼܢ ܐܬܪܐ ܒܪܝܼܟܐ܆ ܩܘܒܳܠܛܝܒܘ ܦܳܫܛ ܐ̱ܢܐ ܠܡܰܚܫܰܒܬܐ ܘܡܶܣܬܰܟܠܢܘܼܬܐ ܕܦܪܘܿܫܘܼܬܟܘܢ. ܘܬܘܕ̈ܝܬܐ ܠܒܳܢ̈ܝܳܬܐ ܠܡܝܰܩܪܳܢܘܼܬܐ ܕܫܘܼܟܳܢܟܘܢ ܡܠܰܒܒܳܢܐ. ܐܰܡܝܼܪܐ ܗ̱ܝ: «ܕܠܐ ܚܳܙܐ ܠܫܘܼܦܪܳܐ ܐܠܐ ܒܰܪܢܳܫܐ ܕܢܰܗܝܼܪܝܼܢ ܕܰܘ̈ܩܰܘܗܝ ܓܰܘ̈ܳܝܐ. ܓܘܼܢܳܝܳܐ ܡܛܰܠܶܩ܆ ܘܩܘܼܠܳܣܳܐ ܡܦܰܢܶܩ.»

ܘܕܝܠܢܐܝܬ ܦܨܝܼܚ ܐ̱ܢܐ ܕܓܳܠܐ ܐ̱ܢܐ ܢܒ̈ܗܰܝ ܘܗܶܕ̈ܣܰܝ ܒܠܫܢܐ ܣܘܪܝܝܐ ܣܶܦܪܝܐ ܐܘܼܪܗܳܝܐ. ܘܡܛܠܗܕܐ ܡܰܘܕܐ ܐ̱ܢܐ ܠܦܘܼܣܩܳܢܐ ܕܡܰܠܦܢܐ ܐܰܣܥܰܕ ܨܘܡܐ ܕܰܗܘܳܐ ܥܠܬܐ ܕܢܶܫܬܰܡܠܐ ܣܘܼܘܳܚܳܐ ܘܝܘܼܐܒܐ ܕܡܰܚ̈ܒܳܢܐ.

ܫܘܼܟܳܢܐ ܡܿܢ ܪܰܗܒܘܿܢܐ ܗ̱ܘ ܕܡܶܫܬܰܟܰܢ ܠܚܘ̈ܦܳܛܐ ܘܟܘܫܳܪ̈ܐ ܕܡܶܬܝܰܩܪܳܢܐ. ܘܛܘܼܦܣܐ ܗ̱ܘ ܡܬܡܰܪܝܳܢܐ ܘܗܶܕܣܳܢܳܝܐ ܕܫܳܓܰܪ ܠܘܼܒܳܛܐ ܘܓܘܼܪܳܓܳܐ ܒܚܰܕܘܳܐ ܕܡܫܰܟܢܳܢܐ ܘܡܶܫܬܰܟܢܳܢܐ. ܘܠܐ ܡܶܫܬܰܟܰܢ ܐܠܐ ܒܳܬܪ ܟܘܼܢܳܫ ܚܘܼ̈ܫܳܒܐ ܘܥܘܼܗ̈ܕܳܢܐ ܠܦܘܼܪܥܳܢ ܚܘܼܒ̈ܠܐ ܕܫܰܗܪܐ ܐܰܡܝܼܢܐ ܕܗܳܘܐ ܡܛܠ ܝܘܼܬܪܳܢܐ ܓܰܘܢܳܝܐ. ܘܠܐ ܟܰܣܝܐ ܕܥܳܠܡܐ ܡܕܝܼܢܳܝܐ «ܘܢܰܗܝܪܐ» ܦܳܪܥ ܐܝܼܩܳܪܐ ܠܩܘܼܒܠܳܐ ܕܥܰܡܠܐ ܘܡܰܟܣܳܪܐ. ܘܠܐ ܒܳܐܬ ܠܘܬܗ ܦܘܼܪܥܳܢܐ ܕܥܳܡܠܐ ܘܠܰܐܝܐ «ܕܩܰܢܝܳܐ ܣܦܝܼܪܐ». ܕܐܰܓܪܐ ܒܚܝܼܪܐ ܦܳܪܥ ܠܒܘܼܕܳܩܐ ܕܥܰܡܠܐ ܡܰܘܬܪܳܢܐ.

ܗܿܐ ܡܼܢ ܫܘܼܪܝܐ܆ ܬܰܪܥܝܬܝ ܥܰܢܝܳܐ ܒܠܶܫܳܢ̈ܝܳܬܐ ܘܡܪ̈ܕܘܼܬܳܢܳܝܬܐ. ܘܫܓܝܡ ܐ̱ܢܐ ܒܗܿܘ ܡܐ ܕܝܶܠܦܶܬ ܡܼܢ ܛܰܝܒܘܼܬܐ ܕܠܫܢܐ ܣܘܼܪܝܝܐ ܘܝܘܼܠܦܢܐ ܓܰܘܢܳܝܐ. ܟܕ ܠܐ ܪܳܢܐ ܐ̱ܢܐ ܠܡܶܥܒܰܕ ܡܕܡ ܠܩܘܼܕܳܝܐ ܕܫܘܼܒܚܐ ܘܕܰܪܓܐ ܒܰܛܢܳܢܐ ܫܢܝܼܙܐ. ܘܐܦܠܐ ܥܶܒܕܶܬ ܡܕܡ ܐܝܟܢܐ ܕܐܶܟܘܠ ܘܐܶܥܬܰܪ. ܐܠܐ ܐܶܟܠܶܬ ܐܝܟܢܐ ܕܐܶܥܒܕ ܘܐܶܫܰܡܫ. ܘܠܐ ܩܳܡܬ ܒܓܰܒܐ ܕܗܳܢܳܐ ܘܕܗܿܘ. ܘܦܳܫܶܬ ܟܕ ܡܬܥܰܙܐ ܐ̱ܢܐ ܣܰܪܝܼܟܳܐܝܬ ܒܗܰܘܢܳܐ ܕܪܘܼܚܐ ܘܒܘܼܝܳܢܐ ܚܠܝܼܡܐ. ܘܝܘܡܢ ܦܨܼܝܼܚ ܐ̱ܢܐ ܕܡܳܙܓ ܐ̱ܢܐ ܗܿܘ ܕܥܰܬܝܩ ܘܐܒܳܗܳܝ ܒܡܰܕܪܟܳܢܘܼܬܐ ܚܕܰܬܐ ܘܒܪܘܼܚܐ ܕܐܶܢܰܚܢܳܝܘܼܬܐ ܗܿܝ ܕܐܳܡܪܳܐ: «ܐܶܢܗܘܼ ܕܬܺܐܬܪ ܘܬܶܬܓܰܪ ܚܕܳܐ ܢܰܦܫܳܐ ܒܰܠܚܘܕ ܣܳܐܡ ܐܢ̱ܬ ܠܢܰܦܫܳܟ ܣܝܼܡܬܐ ܕܦܘܼܪܥܳܢܳܐ ܣܰܓܝܐܐ. ܘܐܶܢܗܘܼ ܕܓܳܕܫܳܐ ܕܠܐ ܢܶܦܘܿܩ ܝܘܼܬܪܳܢܐ ܡܼܢ ܬܶܫܡܶܫܬܳܟ. ܐܶܬܚܰܫܒ ܕܐܰܪܐ ܟܰܝ ܝܳܐܐ ܠܝܳܠܶܕܬܐ ܕܬܰܗܡܶܐ ܒܰܒܪܗܿ ܟܕ ܚܳܙܝܳܐ ܕܐܳܣܰܘ̈ܳܬܐ ܐܰܘܚܶܠܘ ܡܼܢ ܐܳܣܝܘܼܬܐ؟».

ܘܒܟܠܗ ܗܢܐ ܡܬܚܐ ܢܰܓܝܼܪܐ ܕܬܫܡܫܬܝ܆ ܚܕܐ ܝܶܠܦܶܬ ܡܼܢ ܘܳܠܝ̈ܬܐ ܕܰܢܩ̈ܰܫܝ ܒܰܬܪܰܥ ܡܫܰܐܠܘܼܬܝ ܬܐܪܬܳܢܳܝܬܳܐ:  ܬܰܪܥܝܼܬܐ ܕܟܝܼܬܐ ܠܐ ܡܬܬܥܝܼܩܳܐ܆ ܘܬܐܪܬܐ ܒܩܺܝܼܬܐ ܠܐ ܡܶܬܕܰܠܚܐ. ܘܒܰܪܢܳܫܐ ܕܪܳܚܡ ܐܬܪܗ ܘܒܳܥܐ ܕܰܢܫܡܫ ܝܳܪܬܘܼܬܗ ܒܫܘܼܪܝܐ ܩܐܡ ܕܐܘܪܚܐ ܐܡܝܼܢܐܝܬ. ܘܐܢ ܠܐ ܛܳܥܢ ܣܰܟܪܐ ܕܰܡܣܰܝܒܪܳܢܘܬܐ ܡܼܢ ܟܠ ܓܰܒ̈ܝܼܢ ܠܐ ܡܬܦܰܨܐ ܡܼܢ ܫܘ̈ܩܳܦܐ ܘܢܘܼ̈ܬܦܐ. ܒܪܡ ܠܐ ܙܕܩ ܕܢܶܕܚܰܠ ܡܼܢ ܕܝܢܐ ܕܒܢ̈ܝܢܫܐ ܐܢ ܬܐܪܬܗ ܕܰܟܝܐ ܘܡܼܢ ܥܰܘܠܐ ܒܰܩܝܐ…!

ܣܶܦܪܳܝܘܼܬܐ܆ ܐܘܼܪܚܐ ܗ̱ܝ ܕܕܘܼܪܳܪܐ ܘܟܘܼܬܳܫܳܐ ܠܘܩܒܠ ܥܳܪ̈ܘܿܨܳܬܐ ܘܰܓܙ̈ܡܐ ܘܠܘܼ̈ܚܳܡܶܐ ܡܰܟܝ̈ܢܶܐ ܕܡܳܚܝܢ ܘܨܳܠܦܝܼܢ. ܘܡܶܬܦܰܫܩܐ ܟܪܘܼܒܝܳܐ ܕܨܳܪܶܐ ܠܐܪܥܐ ܕܚܘܼ̈ܫܳܒܐ ܕܢܶܫܩܘܼܠ ܡܢܗܿ ܙܝܙ̈ܢܐ. ܘܪܶܫܝܳܢܐ ܕܨܳܪܶܐ ܠܠܒܐ ܕܢܶܫܩܘܿܠ ܡܢܗ ܚܘܼܣܪ̈ܳܢܐ. ܕܢܳܚܬܳܐ ܘܥܳܡܕܳܐ ܒܰܥܡܘܿܩ ܪܘܼܚܳܐ ܠܡܰܣܳܩܘܼ ܐܪ̈ܳܙܝܗܿ ܟܣ̈ܰܝܐ. ܦܶܪܥܳܐ ܗ̱ܝ ܡܼܢ ܦܪ̈ܥܐ ܕܝܘܼܠܦܳܢܳܐ. ܘܡܶܬܟܰܢܝܐ ܐܦ ܝܘܼܠܦܢ ܬܪܒܝܼܬܐ. ܘܰܚܫܝܼܒܳܐ ܘܡܰܢܝܐ ܒܝܢܬ ܐܳܕܫ̈ܐ ܕܝܘ̈ܠܦܳܢܐ ܟܢܘܼܫ̈ܝܳܝܐ. ܘܡܢܗܘܢ ܡܫܬܰܪܫܐ ܘܰܒܗܘܿܢ ܡܬܪܰܒܝܐ ܒܰܚܫܘܼܠܝܳܐ ܘܰܓܒܘܼܠܝܳܐ ܫܰܪܝܳܐ ܘܰܡܫܝܼܚܳܐ. ܘܦܳܪܣܳܐ ܘܓܳܠܚܳܐ «ܫܘܘ̈ܕܳܥܐ ܣܘܼ̈ܟܳܠܳܝܐ ܕܡܬܬܨܝܼܪܝܢ ܒܬܰܪܥܝܼܬܐ» ܒܪܘܼܟܳܒܐ ܦܪܝܼܫܐ. ܘܕܰܘܪܳܐ ܡܣܝܼܡܳܢܐ ܘܰܡܦܝܼܣܳܢܐ ܩܰܢܝܐ ܒܬܶܫܡܶܫܬܐ ܕܐ̱ܢܫܘܼܬܐ. ܘܕܳܡܝܳܐ ܠܟܰܗܪܳܒܳܐ ܕܠܐ ܡܬܶܚܙܐ ܐܠܐ ܡܰܢܗܰܪ ܘܰܡܫܰܒܠ ܠܬܰܪܥܝܼܬܐ ܕܒܰܪܢܫܐ ܒܨܝܠܐ ܦܪܝܼܫܐ. ܕܢܳܛܦ ܘܢܳܨܶܠ ܥܘܼܬܪܗܿ ܣܦܝܼܪܳܐ ܒܐܘ̈ܢܐ ܕܡܰܚܫܰܒܬܐ. ܗܢܐ ܡܕܡ ܕܰܫܒܰܩ ܘܫܳܒܶܩ ܕܢܶܫܬܰܓܢܶܐ ܥܳܠܡܳܐ ܘܢܶܗܘܐ ܒܰܕܡܘܼܬ ܫܘܼܩܳܐ ܕܠܝܬ ܠܗ ܬܚܘ̈ܡܐ. ܡܛܠܗܕܐ ܐܡܿܪ ܣܳܦܪܳܐ ܦܪܰܢܫܳܝܳܐ Albert Camus ܐܠܒܶܪܬ ܓܰܡܘܼܣ (1913-1960): «ܟܰܪ ܕܐܝܬ ܣܶܦܪܳܝܘܼܬܐ ܫܟܺܝܼܚ ܬܰܡܳܢ ܐܦ ܣܰܒܪܳܐ.»

ܒܡܰܪܕܝܼܬܐ ܡܿܢ ܕܚ̈ܝܐ ܒܰܙܒܰܢ ܨܳܘܝܳܐ ܚܘܝܼܚܘܼܬܐ ܕܒܪܢܫܐ. ܘܰܗܦܝܼܟܘܼܬܐ ܡܶܫܬܰܠܛܐ ܚܠܳܦܝܗܿ ܩܶܨܰܬ ܩܘܼܛܥܐ ܘܒܘܼ̈ܠܒܳܠܐ ܘܫܰܪܟܳܐ ܕܥܳܪ̈ܘܿܨܳܬܐ. ܘܒܥܕܢܐ ܗܢܐ ܒܪܢܫܐ ܡܶܣܬܶܢܩ ܠܐܝܳܠܐ ܕܣܦܪܝܘܼܬܐ ܗܕܐ ܕܩܰܢܝܐ ܚܰܝܠܐ ܡܰܩܠܳܢܳܐ ܘܡܰܕܠܳܢܳܐ. ܘܒܰܕܡܘܼܬ ܓܘܼܚܟܳܐ «ܒܘܼܪܣܳܡܐ» ܚܘܝܼܚܳܐ ܐܝܬܝܗܿ ܠܡܶܣܬܰܟ̈ܠܳܢܐ ܒܰܙܒܰܢ ܛܘܼܠܳܥܳܐ ܘܩܘܼܛܳܥܳܐ ܘܰܗܦܝܼܟܘܼܬܐ. ܕܦܳܬܚܳܐ ܓܝܪ ܬܰܪ̈ܥܶܐ ܕܣܘܼ̈ܟܳܠܐ ܚܕ̈ܬܐ. ܘܒܳܕܪܳܐ ܙܰܪ̈ܥܐ ܛܒ̈ܐ ܒܰܐܪܥܐ ܕܒܘܼܝܳܪ̈ܐ. ܐܠܐ ܐܝܟ ܕܐܡܿܪ ܡܰܬܠܐ ܐܰܒܳܗܳܝܐ: «ܩܶܪܝܳܢ ܣܶܦܪ̈ܶܐ ܕܠܐ ܒܨܳܬܐ܆ ܥܰܡܠܐ ܐܝܬܰܘܗܝ ܒܰܛܝܼܠܐ. ܘܕܳܡܐ ܠܰܕܙܳܪܥ ܪܘܼܚܳܐ. ܘܚܳܨܕ ܡܰܫܒܳܐ ܘܥܰܠܥܳܠܐ. ܫܳܘܐ ܓܝܪ ܩܶܪܝܳܢܐ ܫܚܝܼܡܳܐ ܥܡ ܩܳܝܶܡܬܳܐ ܦܰܚܝܼܚܬܳܐ. ܘܕܳܡܐ ܠܫܶܒܠܐ ܕܠܐ ܩܰܡܚܳܐ. ܘܠܰܥܡܝܼܪܐ ܒܙܰܒܢܐ ܕܪܘܼܚܳܐ. ܕܩܳܪܐ ܒܶܠܥܳܕ ܦܘܼܫܳܩܳܐ܆ ܥܡܝܼܪܐ ܟܳܢܫ ܕܐܶܓܳܪ̈ܐ. ܘܦܘܼܠܚܳܢܗ ܗܳܘܐ ܣܪܝܼܩܐ. ܐܦ ܥܰܡܠܗ ܕܠܐ ܝܘܼܬܪܳܢܳܐ.»

ܘܩܪܝܼܚܐ ܗ̱ܝ ܕܠܡ ܒܶܠܥܕ ܣܳܦܪܘܼܬܐ «ܩܶܪܝܳܢܐ ܘܝܕܰܥܬܐ ܘܝܘܼܠܦܳܢܐ ܘܟܳܬܘܿܒܘܼܬܐ» ܠܐ ܡܶܬܬܰܪܥܳܐ ܘܐܳܦܠܐ ܡܶܫܬܰܪܫܳܐ ܣܶܦܪܳܝܘܼܬܐ. ܘܗܕܐ ܓܰܠܝܐܝܬ ܕܳܢܚܳܐ ܘܡܬܚܰܙܝܐ ܒܰܣܝ̈ܳܡܐ ܐܰܒܳܗ̈ܝܐ ܘܰܕܟܳܬܘ̈ܒܐ ܥܳܠܡ̈ܢܳܝܐ. ܘܐܡܿܪ ܩܕܝܫܐ ܡܪܝ ܐܦܪܝܡ (306-373) ܒܫܰܪܒܐ ܗܢܐ: «ܡܶܛܽܠ ܕܕܺܝܕܰܥܬܐ ܗ̱ܘ ܡܳܪܝܳܐ܆ ܗܰܪܛ ܒܳܬܪܳܗ̇ ܕܬܰܘܕܥܳܟ ܡܳܪܝܳܐ. ܝܺܕܰܥܬܳܐ ܗ̱ܝ ܬܪܰܡܪܡܳܟ܆ ܘܰܒܪܺܫܳܐ ܕܡܰܘܬܒ̈ܶܐ ܬܰܘܬܒܳܟ. ܘܪܰܒܳܐ ܘܡܳܪܳܐ ܥܳܒܕܳܐ ܠܳܟ܆ ܥܰܠ ܪܳܚܡܳܟ ܘܳܐܦ ܥܰܠ ܣܳܢܳܐܟ. ܠܳܐ ܐܰܒܽܘܼܟ ܐܳܦܠܳܐ ܐܶܡܳܟ܆ ܘܠܳܐ ܐܰܚܽܘܼܟ ܘܳܐܦܠܳܐ ܪܳܚܡܳܟ. ܡܨܶܝܢ ܕܰܢܪܺܝܡܽܘܼܢܳܗ̇ ܠܫܶܕܬܳܟ܆ ܐܰܝܟ ܝܺܕܰܥܬܳܟ ܘܝܽܘܼܠܦܳܢܳܟ. ܝܕܰܥܬܳܟ ܡܝܰܩܪܳܢܺܝܬܳܟ܆ ܘܡܶܛܽܠܳܬܳܗ̇ ܢܫܰܡܫܽܘܼܢܳܟ. ܘܥܰܠ ܐܰܦܶܝ̈ܗ̇ ܢܫܰܡܠܽܘܢ ܢܝܳܚܳܟ܆ ܘܢܶܥܒܕܽܘܢ ܟܽܠܫܳܥ ܨܶܒܝܳܢܳܟ. ܠܳܐ ܬܰܗܡܶܐ ܡܶܢ ܝܺܕܰܥܬܳܐ܆ ܕܬܶܗܘܶܐ ܚܰܝܳܐ ܘܠܳܐ ܡܺܝܼܬܳܐ. ܒܰܕ ܚܰܝܽܘܼܬܳܐ ܠܺܝܕܰܥܬܳܐ܆ ܘܡܺܝܬܽܘܼܬܳܐ ܠܠܳܐ ܝܕܰܥܬܳܐ.»

ܡܼܢ ܟܠܦܪܘܿܣ ܡܶܬܢܰܩܠܐ ܐܘܼܪܚܳܐ ܘܡܶܫܬܰܒܰܠܐ ܡܰܪܕܝܼܬܐ ܟܕ ܠܐ ܫܳܒܩܝܼܢܢ ܕܢܶܟܡܰܕ ܢܘܼܗܪܳܐ ܕܪܘܼܚܳܐ ܕܡܰܪܕܘܼܬܰܢ ܘܕܶܠܩܳܐ ܕܚܘܼܒܳܐ ܕܣܦܪܝܘܼܬܢ ܣܘܪܝܝܬܐ. ܘܗܝܼ ܗܕܐ ܝܬܝܪ ܝܳܪܒܳܐ ܘܥܳܫܢܐ ܟܕ ܡܰܫܩܶܝܢܢ ܘܡܰܪܘܶܝܢܢ ܐܝܠܢܐ ܗܿܘ ܐܝܢܐ ܕܝܳܗܒ ܦܐܪ̈ܐ. ܘܠܐ ܛܥܝܢܢ ܣܘܼ̈ܟܳܠܐ ܡܠܝܼ̈ܠܐ ܕܡܰܪܕܘܼܬܢ ܗܿܝ ܕܡܶܬܬܰܪܣܝܐ ܡܼܢ ܡܰܕܥܐ ܚܠܝܼܡܐ ܘܗܰܘܢܐ ܡܰܟܝܟܐ ܕܪܰܚܝܼܩ ܡܢ ܚܘܒܐ ܢܰܦܫܳܢܝܐ ܕܝܳܬܐ. ܐܝܟ ܕܐܡܝܪܐ: «ܪܥܝܐ ܛܒܐ ܠܐ ܪܳܥܐ ܓܙܳܪܐ ܐܰܝܟܳܢܐ ܕܢܐܟܘܠ. ܐܠܐ ܐܳܟܠ ܐܰܝܟܳܢܐ ܕܢܶܪܥܐ

ܘܬܢܢ ܒܳܥܐ ܐ̱ܢܐ ܕܐܰܕܟܼܰܪ ܚܕ ܡܼܢ ܪ̈ܘܼܨܳܢܐ ܕܓܳܬܶܐ Goethe (1749-1832) ܗܿܘ ܡܠܦܢܐ ܛܰܪܩܐ ܕܡܰܚܰܫܰܒܬܐ ܐܠܰܡܰܢܳܝܬܐ. ܡܬܐܡܪܐ: ܟܕ ܗ̱ܘ ܣܳܐܩ ܐ̱ܚܪ̈ܝܳܬܐ ܐܫܬܐܠ ܕܡܳܢܘ ܨܒܝܢܗ ܐ̱ܚܪܳܝܐ. ܦܰܢܝ ܘܐ̱ܡܪ: «ܐܝܢ ܢܘܼܗܪܐ. ܩܰܠܝܼܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܢܘܼܗܪܐ. ܩܰܠܝܼܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܢܘܼܗܪܐ ܗܢܐ ܡܕܡ ܕܡܚܘܐ ܕܩܘܼܦܳܠܐ ܕܥܰܪ̈ܦܶܠܐ ܕܚܶܫܘܟܳܐ ܘܒܘܼܕܳܪܐ ܕܝܰܨܪ̈ܐ ܒܝܼ̈ܫܐ ܣܢܝܼܩ ܗ̱ܘ ܠܪ̈ܥܝܳܢܐ ܘܕܘܼܒܪ̈ܐ ܢܗܝܼܪ̈ܐ. ܡܶܟܐ ܒܦܰܪܗܣܺܝܐ ܕܒܰܣܝܼܡܘܼܬܟܘܢ ܡܰܩܶܦ ܘܐܡܳܪ ܐ̱ܢܐ: ܐܝܢ܆ ܩܰܠܝܼܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܢܘܼܗܪܐ. ܩܰܠܝܼܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܚܢܳܢܳܐ. ܩܰܠܝܼܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܚܰܘܣܳܢܐ. ܩܰܠܝܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܫܘܼܒܩܳܢܐ. ܩܰܠܝܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܣܘܼܟܳܠܐ. ܩܰܠܝܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܪܘܼܚܳܦܐ. ܩܰܠܝܼܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܐܶܢܰܚܢܳܝܘܼܬܐ. ܩܠܝܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܬܰܡܝܼܡܘܼܬܐ. ܩܰܠܝܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܡܰܟܝܼܟܘܼܬܐ. ܩܰܠܝܼܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܥܪܝܼܡܘܼܬܐ. ܩܰܠܝܼܠ ܐ̱ܚܪܝܢ ܢܶܬܪܘܨ ܫܒܝܼܠܐ ܕܪ̈ܥܝܳܢܐ ܒܐܘܼܪܰܚ ܫܰܝܢܐ ܘܫܠܳܡܐ ܘܫܘܼܘܫܳܛܐ ܘܛܘܼܘܳܪܳܐ ܡܶܣܬܰܟܝܳܢܐ.

ܠܐ ܒܳܥܐ ܐܢܐ ܕܐܰܘܪܶܟ. ܕܚܳܓܪܳܐ ܘܚܳܝܒܳܐ ܡܠܬܝ. ܘܠܐ ܡܰܨܝܐ ܕܐܬܠ ܪܘܼܨܳܢܳܐ ܣܳܦܩܐ. ܐܠܐ ܒܦܘܼܪܣܐ ܗܢܐ ܒܳܥܐ ܐ̱ܢܐ ܕܐܡܰܪ: ܐܢ ܒܐܬܪܐ ܘܐܢ ܒܓܳܠܘܬܐ ܣܢܝܼܩܝܢܢ ܠܦܳܪܘܿܫܘܼܬܐ ܕܚܰܘܣܳܢܐ ܘܥܝܼܪܘܼܬܐ ܕܰܚܢܳܢܳܐ. ܘܙܕܩ ܕܢܗܘܐ ܥܝܪ̈ܐ ܘܰܙܗܝܼܪ̈ܐ ܕܠܐ ܢܶܣܪܘܿܚ ܚܘܼܒܐ ܒܣܶܢܶܐܬܐ ܘܚܶܡܬܐ. ܘܫܰܝܢܐ ܒܦܘܼܠܳܓܳܐ ܘܗܶܪܬܐ. ܘܡܬܝܐܒ ܐ̱ܢܐ ܕܢܙܠܘܥ ܚܝܠܐ ܡܼܢ ܪܰܒܘܼܬ ܢܰܦܫܐ (ܐܡܐ ܕܦܶܓ̈ܝܳܢܐ ܘܗܶܢ̈ܝܳܢܐ) ܘܢܶܬܠܰܣܛܰܪ ܡܼܢ ܙܥܘܼܪܘܼܬ ܢܦܫܐ (ܐܡܐ ܕܫܘܼ̈ܢܳܩܐ ܘܕܘܼ̈ܢܳܩܐ).

ܒܙܒܢܐ ܗܢܐ ܕܒܗ ܫܘܘ̈ܫܳܛܐ ܓܳܕܠܝܼܢ ܛܰܘܣܳܐ ܠܪܰܘܡܳܐ. ܚܳܒܨ ܥܰܘܠܐ ܡܼܢ ܟܠ ܕܘܼܟ. ܘܫܘܼܩܪܐ ܦܳܓܥ ܡܼܢ ܟܠ ܫܘܼܩ. ܘܪܘܿܟ ܪܘܿܟ. ܘܢܝܼܚ ܢܝܼܚ. ܘܝܘܿܡ ܒܝܘܿܡ ܡܶܬܓܪܳܦܘܼ ܡܶܬܓܪܶܦ ܒܰܪܢܳܫܐ ܠܡܣܟܢܘܼܬܐ ܪܘܚܳܢܳܝܬܐ. ܗܿܝ ܕܗܳܘܝܐ ܥܶܠܬܐ ܕܢܬܚܰܦܘܢ ܣܘܼ̈ܟܳܠܐ ܡܝܰܬܪ̈ܐ. ܘܟܕ ܩܳܝܡܝܼܢܢ ܒܗܠܝܢ ܕܪܒܘܬ ܢܦܫܐ ܗܳܘܝܢܢ ܡܫܰܘ̈ܫܛܳܢܐ ܘܠܐ ܐܰܡܘܼ̈ܡܬܳܢܐ. ܘܝܰܬܝܼܪ ܡܶܬܥܰܫܢܝܼܢܢ ܠܰܡܫܰܡܫܘܼ ܡܪܕܘܬܢ ܘܣܶܦܪܳܝܘܼܬܢ. ܡܕܝܢ ܫܠܡܐ ܘܫܝܢܐ ܘܙܳܟܘܬܐ ܢܶܬܠܰܘܘܢ ܠܟܠܡܢ ܕܰܚܙܝܼܩ ܘܡܬܚܰܙܩ ܒܢܘܼܛܳܪܐ ܘܚܘܼܣܳܢܳܐ ܕܝܪܬܘܬܐ ܣܘܼܪܝܝܬܐ ܡܳܪܬ ܚܘܒ̈ܠܐ ܛܰܪ̈ܩܐ.

ܘܬܘܕܝ ܣܓܝ ܠܡܰܫܡܰܥܬܟܘܢ ܘܠܡܶܣܬܰܟܠܳܢܘܼܬܟܘܢ ܘܰܡܝܰܩܪܢܘܬܟܘܢ. ܘܚܘܼܠܡܢܐ ܘܟܘܼܫܪܐ ܐܰܡܝܼܢܐ ܠܟܘܢ ܒܗܠܝܢ ܕܝܠܟܘܢ. ܥܡ ܐܝܩܪ̈ܝ.

19 ܟܢܘܢ ܩܕܝܡ 2022 : ܐܣܛܢܒܘܠ

ܝܘܣܦ ܒܓܬܫ

ܝܘܣܦ
2022 Edebiyat Ödülü

2022 Edebiyat Ödülü

Kültürel açıdan hayata düşünsel katkı sunmak, pozitif değer katmak, sorumlu düşünen insanın varoluş sebebidir. Çünkü insanın mutluluğu ve değeri, tükettikleriyle değil, ürettikleriyle doğru orantılıdır. Veren el olmanın yolu, maddiyatın doğrularıyla değil, kültürün doğrularıyla açılır. Çünkü hayatın akışı içinde maddiyatın dağı ne kadar yüksek olursa olsun, kültürün yolu onun üzerinden geçer.

Kültürel alanda zihinsel ter döken bir insanın ürettiklerine/yaptıklarına değer vermek, onlara anlam vermek, medeni ahlakın bir göstergesidir. Kültürel devamlılık bakımından önemli olan bu yaklaşım, yaşam enerjisinin bollaşmasına vesile olmaktadır.

İsveç’in Stockholm şehrinde faaliyet yürüten ‘‘Aram Kültür Merkezi’’, 30 yıldan beri, Süryanice edebi çalışmaları teşvik amacıyla, küresel ölçekte temayüz eden edebi çalışmalara ödül sunmaktadır. Süryani diline, kültürüne ve edebiyatına yeni üretkenlikler ve yeni değerler katan çalışmalar, temel kıstas olarak gözetilmektedir. Bu onur ödülü, her yıl bir kuruma, ya da bir şahsiyete verilmektedir.

 Adı geçen kültür merkezi, 2021’de ‘‘Tasroro u Buyo-ye d-Sabro / Savaşçı ve Umudun Tesellisi’’ ismiyle yayınlanan kitabımı ‘‘çağdaş Süryani Arami edebiyatı için özgün ve yeni bir çığır’’ olarak nitelendirmişti. Bu nedenle, adı geçen kitap ve diğer kültürel çalışmalarım 2022 yılı Süryanice edebiyat ödülüne laik görüldü. Dün gece yapılan bir törenle bu onur ödülünü almış bulunmaktayım.

İyi niyetten türeyen yapıcı eleştiri kadar, samimi takdir de, insani gelişim ve süreklilik için gereklidir. Samimi takdir, her iki tarafa da fayda sağlar. Hem takdir edenin, hem takdir edilenin ruhunu zenginleştirir. Bir bilgeliğin belirttiğine göre, ‘‘Yalnız susayan suyu aramaz, su da susuzluğunu dindirecek bir dudak arar.’’

Manevi benliğini keşfetmiş, kendini bulmuş, hayatın gayesini ve maksadını yakalamış insan için takdir, hem sorumluluk, hem motivasyondur. Anlaşılmak ve takdir edilmek, hoş bir duygu olsa da, bu onur ödülü, bana yeni sorumluluklar yüklemiştir.

Edebi çalışmalar uğrunda harcanan yazınsal emeği ve dökülen zihinsel teri gören bu anlamlı kadirşinas teveccühe içtenlikle teşekkür ediyorum.

Yusuf Beğtaş / Mardin

ܫܘܼܟܢܐ ܕܣܦܪܝܘܼܬܐ ܣܘܪܝܝܬܐ ܕܫܢܬ 2022

ܦܶܣܩܰܬ ܘܫܰܪܪܰܬ ܗ̱ܘܬ «ܣܝܼܥܬܐ ܕܦܘܼܪܥܳܢܳܐ ܕܐܪܳܡ» ܕܣܦܪܝܘܼܬܐ ܣܘܪܝܝܬܐ ܒܣܘܝܕܝܢ ܠܡܬܠ ܦܘܼܪܥܳܢܗܿ ܫܰܢ̱ܬܳܢܳܝܐ ܕܰܫܢܰܬ 2022 ܐܝܟ ܝܰܕܥܳܐ ܕܐܝܩܪܐ ܘܪܘܼܡܪܳܡܳܐ ܠܣܶܦܪܳܝܘܼܬܐ ܕܟܬܳܒܝ ܣܘܪܝܝܐ: «ܛܰܣܪܳܪܐ ܘܒܘ̈ܝܐܐ ܕܣܰܒܪܐ». ܗܢܐ ܕܒܥܰܡܠܐ ܪܒܐ ܐܬܦܪܶܣ ܫܢܬ 2021  ܐܝܟ ܦܐܪܐ ܟܬܝܼܒܬܳܢܳܝܐ ܕܚܶܒ̈ܠܐ ܬܰܙܝ̈ܙܶܐ ܘܐܘܼܟ̈ܦܳܢܐ ܥܰܙܝ̈ܙܶܐ ܡܦܰܪ̈ܕܳܢܐ ܕܫܶܢܬܐ. ܡܟܐ ܡܰܦܨܚܳܢܐ ܗ̱ܘܐ ܚܓܐ ܕܐܬܡܠܝ ܒܠܠܝܐ. ܕܒܗ ܐܫܬܰܟܢ ܠܝ ܫܘܼܟܳܢܐ ܘܫܶܒܳܐ ܕܣܦܪܝܘܬܐ ܣܘܪܝܝܬܐ ܒܝܕ ܒܝܬ ܡܪܕܘܬܐ ܐܪܡܝܬܐ ܕܣܘܝܕܝܢ.

ܡܓܰܪܓܳܢܝܼܬܐ ܗ̱ܝ ܡܝܰܩܪܢܘܼܬܐ ܗܕܐ ܡܰܪܕܘܼܬܳܢܳܝܬܐ ܘܛܥܝܼܢܐ ܣܘ̈ܟܳܠܐ ܡܘܬܪ̈ܢܐ. ܒܕ ܫܘܼܟܳܢܐ ܪܰܗܒܘܿܢܐ ܗ̱ܘ ܕܡܶܫܬܰܟܰܢ ܠܚܘ̈ܦܳܛܐ ܘܟܘܫܳܪ̈ܐ ܕܡܶܬܝܰܩܪܳܢܐ. ܘܛܘܼܦܣܐ ܗ̱ܘ ܡܬܡܰܪܝܳܢܐ ܘܗܶܕܣܳܢܳܝܐ ܕܫܳܓܰܪ ܠܘܼܒܳܛܐ ܘܓܘܼܪܳܓܳܐ ܒܚܰܕܘܳܐ ܕܡܫܰܟܢܳܢܐ ܘܡܶܫܬܰܟܢܳܢܐ. ܘܠܐ ܡܶܫܬܰܟܰܢ ܐܠܐ ܒܳܬܪ ܟܘܼܢܳܫ ܚܘܼ̈ܫܳܒܐ ܘܥܘܼܗ̈ܕܳܢܐ ܠܦܘܼܪܥܳܢ ܚܘܼܒ̈ܠܐ ܕܫܰܗܪܐ ܐܰܡܝܼܢܐ. ܘܠܐ ܟܰܣܝܐ ܕܥܳܠܡܐ ܡܕܝܼܢܳܝܐ «ܘܢܰܗܝܪܐ» ܦܳܪܥ ܐܝܼܩܳܪܐ ܠܩܘܼܒܠܳܐ ܕܥܰܡܠܐ ܘܡܰܟܣܳܪܐ. ܘܠܐ ܒܳܐܬ ܠܘܬܗ ܦܘܼܪܥܳܢܐ ܕܥܳܡܠܐ ܘܠܰܐܝܐ «ܕܩܰܢܝܳܐ ܣܦܝܼܪܐ». ܕܐܰܓܪܐ ܒܚܝܼܪܐ ܦܳܪܥ ܠܒܘܼܕܳܩܐ ܕܥܰܡܠܐ ܡܰܘܬܪܳܢܐ.

 

ܣܳܒܰܪ ܐ̱ܢܐ܆ ܕܐܢ ܠܐ ܡܰܡܠܶܟ ܗ̱ܘܐ ܣܘܼܟܠܳܐ ܣܦܝܼܪܐ ܕܗܿܘ ܡܐ ܕܟܶܬܒܶܬ ܘܦܶܪܣܶܬ܆ ܠܐ ܢܳܨܚ ܘܐܦܠܐ ܢܳܨܦ ܗ̱ܘܐ ܩܳܠ ܨܰܘܬܐ ܕܰܟܬܳܒܐ ܗܢܐ. ܘܠܐ ܡܰܩܢܐ ܗ̱ܘ ܦܝܳܣܐ ܠܨܶܒܝܳܢܐ ܕܡܕܒܪ̈ܢܐ ܕܟܝܪ̈ܐ ܥܕܡܐ ܠܗܝ ܕܢܬܟܒܘܢ ܘܢܐܡܪܘܢ: «ܐܰܘܣܶܦ ܦܳܣܘܿܩܳܐ ܚܰܕܬܐ ܠܬܰܫܥܝܼܬܐ ܕܣܶܦܪܳܝܘܼܬܢ ܣܘܼܪܝܝܬܐ ܐܪܳܡܳܝܬܐ ܕܳܪܳܢܳܝܬܐ ܒܐܕܫܐ ܚܕܬܐ ܠܐ ܕܪܝܼܫܐ.» ܦܨܝܼܚ ܐ̱ܢܐ ܕܰܫܦܰܪ ܘܐܬܩܒܠ ܡܼܢ ܨܒܝܢܐ ܕܡܝܩܪ̈ܢܐ. ܘܒܗܕܐ ܚܳܫܒ ܐ̱ܢܐ ܕܰܚܢܺܝܼܬ ܠܢܝܼܫܐ. ܡܛܠܗܕܐ܆ ܩܘܒܳܠܛܝܒܘ ܦܳܫܛ ܐ̱ܢܐ ܠܡܰܚܫܰܒܬܐ ܘܡܶܣܬܰܟܠܢܘܼܬܐ ܕܦܪܘܿܫܘܼܬܗܘܢ. ܘܬܘܕ̈ܝܬܐ ܠܒܳܢ̈ܝܳܬܐ ܠܡܝܰܩܪܳܢܘܼܬܐ ܕܫܘܼܟܳܢܗܘܢ ܡܠܰܒܒܳܢܐ. ܐܰܡܝܼܪܐ ܗ̱ܝ: «ܕܠܐ ܚܳܙܐ ܠܫܘܼܦܪܳܐ ܐܠܐ ܒܰܪܢܳܫܐ ܕܢܰܗܝܼܪܝܼܢ ܕܰܘ̈ܩܰܘܗܝ ܓܰܘ̈ܳܝܐ. ܓܘܼܢܳܝܳܐ ܡܛܰܠܶܩ܆ ܘܩܘܼܠܳܣܳܐ ܡܦܰܢܶܩ.»

ܒܦܘܼܪܣܐ ܗܢܐ ܒܳܥܐ ܐ̱ܢܐ ܕܐܡܰܪ: ܐܢ ܒܐܬܪܐ ܘܐܢ ܒܓܳܠܘܬܐ ܣܢܝܼܩܝܢܢ ܠܦܳܪܘܿܫܘܼܬܐ ܕܚܰܘܣܳܢܐ ܘܥܝܼܪܘܼܬܐ ܕܰܚܢܳܢܳܐ. ܘܙܕܩ ܕܢܗܘܐ ܥܝܪ̈ܐ ܘܰܙܗܝܼܪ̈ܐ ܕܠܐ ܢܶܣܪܘܿܚ ܚܘܼܒܐ ܒܣܶܢܶܐܬܐ ܘܚܶܡܬܐ. ܘܫܰܝܢܐ ܒܦܘܼܠܳܓܳܐ ܘܗܶܪܬܐ. ܘܡܬܝܐܒ ܐ̱ܢܐ ܕܢܙܠܘܥ ܚܝܠܐ ܡܼܢ ܪܰܒܘܼܬ ܢܰܦܫܐ ܐܡܐ ܕܦܶܓ̈ܝܳܢܐ ܘܗܶܢ̈ܝܳܢܐ ܘܢܶܬܠܰܣܛܰܪ ܡܼܢ ܙܥܘܼܪܘܼܬ ܢܦܫܐ ܐܡܐ ܕܫܘܼ̈ܢܳܩܐ ܘܕܘܼ̈ܢܳܩܐ.

ܒܙܒܢܐ ܗܢܐ ܕܒܗ ܫܘܘ̈ܫܳܛܐ ܓܳܕܠܝܼܢ ܛܰܘܣܳܐ ܠܪܰܘܡܳܐ. ܘܒܗ ܚܳܒܨ ܥܰܘܠܐ ܡܼܢ ܟܠ ܕܘܼܟ. ܘܫܘܼܩܪܐ ܦܳܓܥ ܡܼܢ ܟܠ ܫܘܼܩ. ܘܪܘܿܟ ܪܘܿܟ. ܘܢܝܼܚ ܢܝܼܚ. ܘܝܘܿܡ ܒܝܘܿܡ ܡܶܬܓܪܳܦܘܼ ܡܶܬܓܪܶܦ ܒܰܪܢܳܫܐ ܠܡܣܟܢܘܼܬܐ ܪܘܚܳܢܳܝܬܐ. ܗܿܝ ܕܗܳܘܝܐ ܥܶܠܬܐ ܕܢܬܚܰܦܘܢ ܣܘܼ̈ܟܳܠܐ ܡܝܰܬܪ̈ܐ. ܘܟܕ ܩܳܝܡܝܼܢܢ ܒܗܠܝܢ ܕܪܒܘܬ ܢܦܫܐ ܗܳܘܝܢܢ ܡܫܰܘ̈ܫܛܳܢܐ ܘܠܐ ܐܰܡܘܼ̈ܡܬܳܢܐ. ܘܝܰܬܝܼܪ ܡܶܬܥܰܫܢܝܼܢܢ ܠܰܡܫܰܡܫܘܼ ܡܪܕܘܬܢ ܘܣܶܦܪܳܝܘܼܬܢ. ܡܕܝܢ ܫܠܡܐ ܘܫܝܢܐ ܘܙܳܟܘܬܐ ܢܶܬܠܰܘܘܢ ܠܟܠܡܢ ܕܰܚܙܝܼܩ ܘܡܬܚܰܙܩ ܒܢܘܼܛܳܪܐ ܘܚܘܼܣܳܢܳܐ ܕܝܪܬܘܬܐ ܣܘܼܪܝܝܬܐ ܡܳܪܬ ܚܘܒ̈ܠܐ ܛܰܪ̈ܩܐ.

ܥܡ ܐܝܩܪ̈ܝ

ܝܘܣܦ ܒܓܬܫ

ܚܘܕܪܐ ܕܡܪܕܘܬܐ ܘܣܦܪܝܘܬܐ ܕܠܫܢܐ ܣܘܪܝܝܐ: ܡܪܕܝܢ

 

صحوة سريانية لبطريركي الآشوريين والكلدان

صحوة سريانية لبطريركي الآشوريين والكلدان

 

بدايةً أكرر ليس المقصود من كلامي الترويج لاسم معين، بقدر ما هو مقال لدليل دامغ جديد يُثبت صحة ما أقوله وأكتبه وأوثّقه منذ عشرين سنة عن تصحيح مسار والدفاع عن تاريخ العراق عموماً وتاريخ المسيحية فيه خاصةً، الذي قام بتزويره وتشويهه بعض رجال دين ومثقفين من جماعتين مسيحيتين سريانيتين، خدعمها الاستعمار الغربي لأغراض عبرية، سياسية، طائفية، تميزية، فانتحل واستورد لهما اسمين من تاريخ العراق القديم، حيث قامت روما بتسمية الطرف السرياني النسطوري المذهب الذي تكثلك، كلداناً، وثبت اسمهم في 5 تموز 1830م، ثم قام كامبل تايت رئيس أساقفة كانتربري الإنكليزي سنة 1876م بتسمية الطرف السرياني الذي بقي نسطوري المذهب، آشوريين، وثبت اسمهم كنسياً في 17 تشرين أول 1976م، ومنذ حوالي 200 سنة، ضحك بعض رجال الدين ومثقفي الجماعتين السريانيتين على أنفسهم والناس البسطاء باستغلال اسمين منتحلين وخطف تاريخ العراق وربط أنفسهم زوراً بالآشوريين والكلدان القدماء، والادعاء أنهم الوحيدون سكان العراق الأصليين ووريثي وسليلي نابو بلاصر ونبوخذ نصر وآشور بانيبال وسنحاريب..إلخ، وتحالفوا مع روما وإنكلترا وفرنسا ثقافياً ودينياً وعسكرياً، فزوَّرا وشوهوا تاريخ العراق المدني والديني بما فيه الكتاب المقدس نفسه، لكي يقنعوا البسطاء أنهم فعلاً كلدان وآشوريون، لكن دون جدوى، حيث تصدى لهم الكتاب والباحثون الذين يعرفون حقيقتهم، ومنهم أنا، واعتقد إن ما كشفناه وقلناه وكتبناه حولهم بدأ يأتي ثماره، لأنه الحقيقة التاريخية الدامغة، فلا يمكنك أن تخدع كل الناس كل الوقت.

فقبل يومين، وبتاريخ 16/ 12/ 2022م، انتهى المؤتمر الأول لبطاركة الكنائس ذات التراث السرياني، الذي انعقد في لبنان بدعوة ورئاسة بطريرك السريان الأرثوذكس إغناطيوس أفرام الثاني كريم، وحضر وشارك في المؤتمر خمسة بطاركة سريان، منهم بطريرك الآشوريين أوا الثالث وبطريرك الكلدان ولويس ساكو اللذان وقعا على البيان الختامي (البطريرك ساكو أرسل مطران مثَّله، لكنه شارك في النقاش عبر الإنترنيت، ووقع البيان)، كما حضر المؤتمر بطريرك السريان الكاثوليك إغناطيوس يوسف يونان، وبطريرك الموارنة بشارة الراعي لأن الموارنة أيضاً سريان، واسم كنيستهم الرسمي في التاريخ والى اليوم (الكنيسة المارونية الأنطاكية السريانية)، وأرجو الملاحظة والانتباه أن المؤتمر شمل بطاركة السريان فقط، لذلك لم يشارك الأقباط أو الأرمن أو غيرهم من المسيحيين، علماً أنهم يشاركون في منظمة Pro Oriente المذكورة في البيان أيضاً، وهي منظمة للحوار السرياني العقائدي.

وفي كلمته تطرّق بطريرك الآشوريين آوا الثالث إلى ما يحمله هذا اللقاء من نفحة أمل وعلامة رجاء لأبناء كنائسنا، وإلى الثمار التي سيحصدونها منه.

أما بطريرك الكلدان لويس ساكو فأشار إلى التحدّيات التي تجابهها كنائسنا في بلاد الشرق، والفوائد الجمّة من نشر التراث السرياني المشترك وتعريف العالم به.

والمهم في البيان الختامي للمؤتمر الموقَّع من بطريركي الكلدان ساكو، والآشوريين آوا، كل شي هو سرياني، ولا يوجد شيء اسمه آشوري أو كلداني مطلقاً، حيث يقول البيان إن المجتمعين: تراثهم هو سرياني، الإرث السرياني، والجميع شعب واحد بتراثه السرياني، الإيمان السرياني، اللغة السريانية، تعاليم الآباء والقديسين السريان، الروحانيات السريانية، متابعة شؤون الأبناء والحضور السرياني في بلاد الانتشار، نشر الوعي لتعزيز الهوية السريانية، الدارسات السريانية، إقامة مؤتمرات سريانية Symposium Syriacum.

فهل بعد هذا البيان قيمة لكلام شخص متكلدن أو متأشور يأتي ويدعي زوراً أنه سليل الآشوريين والكلدان القدماء؟.

نتمنى من البطريركين السريانيين آوا وساكو باسميهما الحديثين الآشوري والكلداني أن تكون يتخذوا خطوات صحيحة أخرى لاحترام تاريخ العراق وتاريخهم وتراثهم ولغتهم وثقافتهم وعدم الانتباه لبعض السياسيين أو المتعصبين الذين يجهلون التاريخ فيعتقدون فعلاً أنهم آشوريون وكلدان. وشكراً/ موفق نيسكو

 

نص البيان لمن يرد قرأته

https://www.syr-cath.org/news/display/4589

 

 

ܝܘܣܦ
The Fundamental Characteristic of Syriac Culture

The Fundamental Characteristic of Syriac Culture

Shaped by the input of Ancient Mesopotamian culture, Syriac culture has gone through a transformation unique in form and content by passing through a new melting pot of understanding as a result of the fermentation of elements that came about with the birth of Christianity. Thus, the main source of reference has evolved into a feeling and sensitivity for the Word of the Lord and moral norms.

By historically experiencing and comprehending the truth that, “Humans are human when they act righteously toward God and truth, and morally toward creation,” the masters of pen and word of this culture have left the world a rich literature and unlimited inheritance, and with spiritual awareness, they have served the development of social thought.

In other words, morals and virtue form the backbone of Syriac culture, which conveys the spirit of the ancient world and ages to present day. For this culture imparts a positive outlook on the negative meanings of smallness and greatness with the principle of “being appreciative and helpful” while uplifting human dignity, encouraging originality and differences, and enabling no evil.

Its primary purpose is to contribute to the fullness of life and social continuity, like in the relationship of the grapevine and the stick. The main deal of this culture is the refinement of existence. Thus, its principle goal is to attain wholeness, unity and harmony in a conflict-free inner world. This culture teaches us to look into the mirror of the self in order not to lose balance. It predicates on existing for creation and creating to exist. Due to its self-value and honor, it unconditionally accepts and appreciates “the other” for who he/she is. Never mind harming someone, on the contrary, it has a restorative and facilitative effect. It sees people as ends and persons rather than means and objects. It prioritizes an altruistic morality that is based on mutual trust and is built on special care. Thereby, it designates the mind to the role of legislator, and the heart to executive. Just like the blood in the body, it flows through the veins of life and all the organs of the body. With regards to its content, it is associated with all of life’s fields of occupation such as personal development, personal discipline, education, manners, morals, science, philosophy, literature, worship, marriage, management (church, civil society, politics), business, commerce, agriculture, art, and aesthetics. Within the social flow, it structures the relationship between man and God, man and fellow man, and man and the ecosystem. With the vital knowledge it provides to the perception of self and life, it acts with the reflex of protecting human dignity, whose source is the divine. It praises material comfort and spiritual progress equally. A pioneer that prioritizes a sense of justice, human rights, and hard work as the foundations of moral consistency, it considers material and spiritual nourishment to be equally important. It invites people to be kinder to themselves, to everyone and everything. At the same time, it teaches moderation in all things. But it instills a desire for endless love and knowledge. When viewed from this aspect, it is dialogical rather than monological. With interactions that predicate on this, it teaches us integrity and legitimacy. It necessitates a steady mode of spiritual tranquility and individuality in order to stay committed to integrity and legitimacy. Because integrity and legitimacy create positive energy, they are a force for good; whereas iniquity and illegitimacy bring about negative energy -a force for evil. This culture maintains balance between giving and receiving by turning negative energy (evil) into positive energy (good) on the basis of mutual need. It firstly seeks to alleviate. According to this culture, a noble life intent on progress begins when one is born again. The second birth, or being born again; to step out of one’s comfort zone and be free of internal veils and masks begins with awareness and involves internal and external conflicts. But although this is a tiring and occasionally painful process, it is seen as a fundamental obligation[1]. For a noble life, it counsels commitment to moral norms and humane qualities, to build mutual trust by observing mutual flaws, mutual inadequacy, interdependency, and mutual benefit, all while showing appreciation. Within a culture and reality of solidarity, it expresses its disciplinary methods with humanistic approaches. There is no trace of moral evil or opposition in its makeup and humanist values.[2] Its fundamental characteristic is that it authorizes the spirit in matters of justice, with awareness of sight and hearing. With its outreaching and sharing character, it avoids everything that dampens life’s energy. By connecting the secondary roads of the inner world to the main road of the divine system, or absolute truth, it activates the virtues that are missing from life. This culture imparts a positive outlook on the negative meanings of smallness and greatness with the principle of “being appreciative and helpful” while uplifting human dignity, encouraging originality and differences, and enabling no evil. It updates the meanings that prioritize the soul against the attitudes of the ego. By encouraging individuality (uniqueness) in the person, it preserves their visible and invisible differences. It expands merciful awareness and the circle of compassion so as to embrace all humans, creatures, and nature in all their beauty. In the struggle of good and altruism against evil and selfishness, it crowns altruism with the crown of victory. It reveals humanity’s ‘inner greatness’ in all areas of life based on spiritual reality. With this characteristic, it waters the tree of life (individuality) in human beings and binds them to life. Thus, it uplifts the human spirit and grants it stability. With this elevation and stability, it teaches how to positively command the ego system. Through this command, the spiritual world gains metaphysical dimensions. It contributes to the development of thought, strengthening of actions, help and solidarity, and the world of knowledge and wisdom. These contributions which provide harmony and order between the worlds of spirit-meaning and body-matter, whisper the secrets of righteousness, goodness, and beauty to us, the travelers on the road of life. “People cannot be judged by their outward appearance, but by their hearts. Their worth is not determined by what they take, but by what they give.” This principle draws attention to the cultural toxins that pollute life. On the journey from knowing to doing, then from doing to being, people must turn inward, observe themselves in the mirror of the self, see their blind spots, illuminate their blind spots, ask the right questions in this regard, and while doing these, use the correct methods in the process of discovering their inner greatness. Because the masterful writers of this culture believed that inner greatness could only be discovered through a rich culture that put spirituality first. These kindred spirits of Syriac culture had realized this well in advance. And in the toils of leaving behind a tree of good that the passing years could not wear out, they persisted in this goal, doing what was necessary in all areas of life through the powerful expressiveness of literary activities. They left us enduring knowledge through their works that shed light on our current-day situation[3]. “The meaning we assign to life takes shape in our actions.” With this adage, they expressed that it is much more meaningful to question what life’s expectations from us are, rather than vice versa. When we act in accordance with this idea, our preferences become more acceptable and our actions and level of awareness will deepen.

Life inevitably loses its flavor when values lose all value, meaning becomes meaningless and the truth evaporates. In fact, life desiccates. In modern circumstances, when such things are happening, a paradigm shift is imperative. This need must be met with a paradigm shift that revolves around knowledge and moral values which could change the general perception of life and the private perception of self. We must put away our self-importance and learn, teach, comprehend, and introduce the wisdom in the ideas of those kindred spirit Syriac masters, those connoisseurs of “existence” whose more original contributions to the universal culture stress the need for creation-oriented existence. Then the desired paradigm shift will be underway.

Syriac culture, which takes care that divine gifts are not left to the free reign of the ego, has no place for conceit, boasting, using humans for malicious intents, repression, exploitation, abuse, or subjection. It has no place for condescension, pontification, or appropriation. It encourages love, respect, sincerity, responsibility, loyalty, and consistency. With a holistic approach, it embraces the development and growth of individuality, encouraging, empowering, and liberating it. Syriac culture serves and contributes to these aims. For this culture’s main point of reference is primarily the word of the Lord and its moral tenets. Therefore, it follows the principle of “individual differences” and dissuades people from comparing essential human qualities like intelligence, talent, skill, etc. Just as in the “principle of individual differences” in developmental psychology, it emphasizes the individuality and uniqueness of each person and draws attention to the wrong aspects of comparison and competition.

Syriac culture, which takes care to sustain all areas of life as well as one-on-one relationships, has no place for gratuitous living that creates injustice and victimization, and sows discord between people, or for intentions, speech, and actions that provoke enmity. On no account does this culture promote such things. According to the core values of this culture, all stations, ranks, and statuses exist for the benefit of humanity. The best way to worship God is to live a life that benefits humanity. A person who cannot live up to his station (with the sentiment of the good shepherd) has surrendered to his ego and ambitions. In other words, one of the fundamental purposes (indeed the most important one) of Syriac culture, which has important didactic methods and meanings that change one’s perception of life and self, is the internal revolution that disciplines the ego. And by contributing to this, it strives to thaw the pathological problem of the mind with the stable and therapeutic thoughts of the spirit, thus reconciling the heart and mind. It strives to transform this problem with therapeutic methods and disciplines into social capacities. It strives to cleanse the human mind of selfishness, arrogance, pride, contrarianism, and opposition. It strives to elevate the senses, thoughts, the subconscious and the conscious to the maturity, creative productivity of divine truth and wisdom; in other words, to the realm of true love. It strives to form strong bonds with this frame of mind and elevate it to a vast unity of hearts wherein lies no trace of inner conflict.

If the area’s sociocultural philosophical background were to be scrutinized from an objective, scientific standpoint, this would prove to be true. In its golden age (the 3rd and 10th centuries), Syriac culture was like the salt of life. It was the shining beacon of the region.  For example, Saint Mor Aphrem (303-373) said “Be cordial towards everyone. Try to make people as happy as you can.” This literary approach is the fundamental moral discipline of a scientifically healthy and fulfilling life.

According to the holistic outlook and compassion-based attitudes of Syriac culture, on the plains of Mesopotamia, wheat kernels and seeds were spread after a certain ritual, as an act of love. This “crop ritual”, performed with the motto “What does he/she need?” rather than “This is what I need”, and dismissive of today’s selfish attitudes, perfectly expresses the point I wish to make. The generous-hearted Syriac farmer casts his seed and prays, “My God! May you have the first share in this seed I cast. Next, may the neighbors, the fatherless, the orphans, the outcasts, the widows, the destitute, the poor, the crippled, all those in need, the birds, the eagles, and all the animals have a share in it…[4]

This is what the kindred spirits of Syriac culture have to say regarding the impact of continuously serving: “Even if you have been helpful to a single person, you have gained a treasure that will benefit you personally… If by some chance your service does not pay off, think like a mother. Would a mother neglect her son’s treatment if she saw that the doctors were incapable of doing so?”

As you can see, when all of these things are grasped, the existence struggle ought to be crowned with victory. Because according to Syriac culture, existence is a stage of maturity attained at the end of self-knowledge, self-discovery, self-transcendence and reaching another. Existence is a journey of personal victory over the self and over all complexes, great or small. It is a journey of recovery and self-transcendence. It is a journey through the mirror into the self.

In order to gain victory over one’s complexes, one must find strength in these words: “In this world you will have trouble. But take heart! I have overcome the world” (John 16:33) and one must resist the worldly temptations of the ego on the journey of “existence”. This is only possible by overcoming barriers and being born again; resisting the ego/world and bringing it under control. On the journey of existence, those who do not look through the mirror of the self and those who surrender to the ego will not get far. They will not even set off. Even if they do set off, they will have an accident. Those who surrender to the ego can never be on the road that guides the truth. They can never break new ground.

Yusuf Beğtaş

Syriac Language-Culture and Literary Association / Mardin

[1] Here is how famous scientist Albert Einstein described the feeling of witnessing the beauty of the infinite in motion: “There are moments when one feels free from one’s own identification with human limitations and inadequacies. At such moments, one imagines that one stands on some spot of a small planet, gazing in amazement at the cold yet profoundly moving beauty of the eternal, the unfathomable: life and death flow into one, and there is neither evolution nor destiny; only being.”

[2] Although it never promoted a mentality of opposition, the negative results experienced in Syriac culture’s own country are questioned from time to time.

[3] Syriac culture is like a lost storehouse full of things. If researched from a scientific point of view, it will be discovered that this lost storehouse contains knowledge that could be fundamental for current-day sociopsychological research.

[4] I was very surprised when I heard about the crop ritual, a ritual bearing all the meanings of active altruism and passed down from tongue to tongue and generation to generation. I first heard this prayer from the lips of the headman of Hassana Village, Elişa Beğtaş. Subsequently, I learned that other Syriac villages in the region prayed this prayer as well.

Süryani kültürünün Tarihsel Önemi ve Bölgemize Katkıları

Süryani kültürünün Tarihsel Önemi ve Bölgemize Katkıları

Antik Mezopotamya kültürünün verileriyle şekillenen Süryani kültürü, Hıristiyanlığın doğuşuyla birlikte gelişen unsurların mayası neticesinde yeni bir anlayış potasından geçerek, biçim ve içerik açısından özgün bir değişime uğramıştır.

Süryani kültürü, uygarlık ve insanlık tarihinde özgün bir geçmişe sahiptir. Uygarlığın ilerlemesinde hatırı sayılır belirgin bir etkinliği vardır. Tüm antik Yunan felsefesi ve edebiyatı önce Süryaniceye çevrilmiştir. Süryani din ve bilim adamları, onu Arapçaya çevirerek İslam uygarlığına kazandırmıştır. Daha sonra Batı’ya geçmiş ve Latinceye çevrilmiştir. Bunun için, hem Hıristiyanlık, hem İslamiyet, hem insanlık; Süryani kültürüne çok şey borçludur.

Süryani kültürü, bölgenin geçmişinde açılımcı karakteriyle bilinir. Etkin olduğu tarihsel dönemlerde kültürlerarası etkileşimde önemli bir köprü vazifesi görmüştür. Doğu-Batı düşüncesine, medeniyetin, felsefenin ve akılcılığın gelişmesine katkı sunmuştur. Düşünce dünyasında açtığı çığır, Arap dünyasına ve Avrupa’ya dek ulaşmıştır. Antikitenin İslam dünyasına aktarılmasında, rolü ve etkisi büyüktür. Başta Arapçaya ve İslam felsefesine sunduğu katkılarla temayüz etmektedir. Bu kültürün kalem ve kelam erbapları, bizlere zengin bir literatür ve sınırsız bir miras bırakmış, ruhsal farkındalıkla, sosyal düşüncenin gelişimine hizmet etmiştir.

Coğrafyamızın otokton bir kültürü olarak realiteyle uyumu ve sorumluluğu erdem bilen bir anlayışla, ortak yaşama devamlı katkı sunmanın çabası içinde olmuştur. Yaşamayı ve yaşatmayı amaç edinerek, etkin diğerkâmlığı, toplumsal barışı, dayanışmayı devamlı surette ön planda tutmuştur. Birlikte yaşama kültürünü, iş birliğini, barışı, refahı, istikrarı teşvik etmiştir. Sadece geçmişin bir kalıntısı değil, bölgenin çoğulcu kimliğine farklı anlamlar katan değerlerin de mirasçısıdır.

Doğu’nun ve Batı’nın ayağa kalkmasında, İslamiyet’in felsefeyle tanışmasında, Süryani kültürünün diriltici ve belirleyici rolü yadsınamaz. Hem Doğu, hem Batı onun sayesinde kendi felsefî köklerine, kaynaklarına yani Yunan felsefesine kavuşabilmiştir. Yaşanan aydınlanmayla Rönesanslar tetiklenmiş ve yeni gelişmeler kaydedilmiştir. Altın çağında (4.-10. yüzyıl) ulaşması gereken zirvedeydi. Bu yönüyle, monolojik değil, diyalojik ilişkilerle insanlığın çağlayanı olmuştur. Bu nedenle bu kültürün uygar dünyaya yaptığı katkıyı dile getirmek, insani ve vicdani bir sorumluluktur.

Ancak bu zengin kültür açısından durum böyle olsa da, bir yandan da kayıtsızlığı besleyen bir maduniyet içerisine sürüklenmiştir. Tarihteki bütün olumlu rollerine karşın, Doğu kültürünü besleyen üretken damarlardan biri olduğu halde, tarihsel olaylar, sosyo-politik çekişmeler nedeniyle, büyük bir nehir gibi akarken, kıvrıla kıvrıla, büzüle büzüle, bakıma ve kollamaya muhtaç bir çeşmeye dönüşmüş durumdadır. Aslında bu edilgen durum, eski dönemlerin, siyasi çalkantıların, tarihsel olayların farklı tonlardaki bir devamıdır. Geçmişte yaşanan göçlerin, acı olayların bıraktığı olumsuz etkilerin ve yaraların bir sonucudur.

Türkiye’nin ve küresel çaptaki evrensel mirasın bir parçası olan bu kültürün korunması, pek çok bileşene bağlı olsa da, öz (ana) yurdunda daha çok anlaşılmasına bağlıdır. Bu da ancak toplumsal algıda yeni farkındalıklar yaratmakla mümkündür. Çünkü farkında olmadığımız hiçbir şeye sahip çıkamayız. Farkında olabilmek için bir şeyi yakından tanımamız gerekir. Sıradanlığı aşan farkındalık, insandaki olgunluğun seviyesine göre gelişir ve eylemle bilgeliğe dönüşür. Özlü bir sözde denildiği üzere, ‘‘Farkındalık, öksüz bilginin annesidir.’’  

Doğu’nun otokton bir dinamiği olan Süryani kültürünün bu özellikleri maalesef çoğu kez ya görmezden gelinmektedir, ya da çok az dile gelmektedir. Tarihte hem doğuya, hem batıya sunduğu felsefi-düşünsel katkılar, ya bilinmemekte veya tozlu raflarda keşfedilmeyi beklemektedir. Tarihin felsefesi ve tarihin işleyiş mantığı açısından göze çarpan bu durgunluğun devinime dönüşmesi, vicdanlı sosyal bilimcilerin yapacağı bilimsel araştırmalara ve objektif çalışmalara bağlıdır.  İşte o zaman hakikat ve medeniyetin diriltici ruhunu insanlığa üfleyen bu kültürün kıymeti gün yüzüne çıkmış olacaktır.  Önemi daha çok anlaşılacaktır.

Bilinmelidir ki, bilgeliğin tarihsel silsilesi içinde Süryani kültürü, Doğu’nun yitik bir halkası gibi kırılmalara rağmen ayak sürüyerek de olsa hala varlığını sürdürmeye çaba göstermektedir. Mağduriyet ve maduniyet arasında yaşadığı salınım nedeniyle savrulmalar ve kayıtsızlıklar yaşıyorsa da, sadece turistik bir geçmiş olmadığı aşikârdır. Canlı bir kültür olarak dolaylı-dolaysız yollarla, var olan tarihi kilise ve manastırlarıyla, ilim ve irfan merkezleriyle bölgenin sosyo-ekonomik kalkınmasına, ulusal ve küresel ölçekte bölgenin tanınmasına hâlâ önemli katkılar sunmaktadır.

Günümüzün koşullarında küresel işleyiş içinde güçlü bir konum elde etmenin yolu yerelden ve farklılıklardan başladığına göre, bu katkıların bölge ve ülke için ne anlam ifade edeceği izaha bile muhtaç değildir. Dünya çapında dikkat çeken bu değerin önemsenerek somut çabalarla desteklenmesi halinde, bölgenin sosyo-ekonomik, sosyo-politik ve sosyo-kültürel devinimine farklı bir katkı sunacağı aşikârdır.

Yusuf Beğtaş

Süryani Dili-Kültürü ve Edebiyatı Derneği / Mardin

الملفونو الدكتور إسحق إبراهيم
الملفونو الدكتور إسحق إبراهيم
ܡܠܬܐ ܕܠܘܒܒܐ ܠܚܕ ܐܢܫܐ ؛
ܛܒܐ ܗܝ ܡܢ ܠܠܦ ܡܠܝܢ
ܕܩܘܠܣܐ ܕܥܠ ܚܕ ܡܝܬܐ
( نعوم فائق )
لنعمل بنصيحة الملفان نعوم فائق : كلمة ناعمة بالحياة أفضل من كلمات العزاء وأكليل الورد عند الممات .
وهنا لا يسعني إلا أن أدكر لمحة مختصرة عن شاب سرياني مبدع _ أسميته الجندي السرياني المجهول _ ألا وهو الملفونو الدكتور إسحق إبراهيم بن القامشلي الدي خدم الأمة السريانية بكل معنى الكلمة كنسيآ وقوميآ وكشفيآ ومدرسآ في المدارس السريانية وكدلك كمسؤل عن الأمور المالية وفيما بعدكطبيب أخصائي بارع وكرئس للقسم الجراحة في إحدى المشافي الألمانية في مدينة أخن . لقد خدم وبإخلاص وثقة عالية أبناء شعبه السريان في الوطن وكدلك في المهجر_ حين قدمت أنا وعدد أخر من الشباب السرياني للأختصاص الطبي في ألمانيا قدم لنا خدمات لا تنسى وبرحابة صدر واسع ………….
الملفونو إسحق إبراهيم أخصائي في الجراحة العامة ومتخرج من الجامعات الألمانية والحائز على تهنئة وتقدير من المراكز الطبية العالمية ودلك لإكتشافه أحد الأمراض وأسبابها المختلفة للأوجاع الشديدة لجدار البطن الأمامي وقد دعي هداا المرض بأسمه _ تنادر إبراهيم
Die Reizung der Vorderen Bauchdeckennerven ) Ibrahim Syndrom 🙂
ولد الملفونو إسحق إبراهيم في القامشلي سنة 1934 من عائلة سريانية مؤمنة إنحدرت أيام السيفو من القسم السوري في تركيا من قرية ملحسو او ملحو وكانت لهجة السريان في هده القرية المباركة لهجة سريانية نقية قريبة للسريانية الفصحى وتدعى _ بلهجة ملحسو أو ملحتو _ و>لك لغنى تلك التربة بالملح .
ومن أبرز نشاطاته السريانية في القامشلي : كتب وألف أول قاموس عربي سرياني تحت إشراف الملفان الكبير عبدالمسيح قرباشي ودعي ا بالقاموس الحديث ܟܬܒܐ ܕܚܫܢܝܬܐ ويحتوي على 288 صفحة وفي نهايته نجد ترجمة للكلمات السريانية الواردة في كتب القراءة .الرابع والخامس والسابع . للملفونو عبدالمسيح قرباشي وقد طبع مرتين والثانية تحت أشراف وتقديم المطران الجليل الدكر أعاده الله إلينا سالمآ مار غريغوريوس يوحنا إبراهيم
كما ألف وأخرج وعرض فليم رائع عن الشعب السرياني بالقامشلي .
ولا يسعني في ختام هده المقالة الموجزة عن هدا الشاب السرياني الموهوب الملفونو الدكتور إسحق إبراهيم إلا أطيب التمنيات له بالعمر الطويل والمغمور بالصحة والسعادة والهناء والنشاط المستمر بنشر اللغة السريانية بكل لهجاتيها المحيكة الجميلة.
د متى جرجس
06:12:2022